Geçtiğimiz haftasonu fırsat yaratıp sezonun son tatili için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gittim. Son görüşümün üzerinden epey zaman geçmişti. Havaalanından Girne'ye doğru araçla giderken karanlık Ercan - Lefkoşa yolunda aydınlığa sebep olan aşırı ışıklı parlak ve devasa büyüklükte camiler gördüm. Son dönemin Türkiye'sinde yaygın olarak görmeye başladığımız çevresi yokluk ve fakirlikten kırılan camii kültürünün burada da yaygınlaştığını gördüm.

Gittiğimiz saat geç vakit olduğu için bir an evvel kalacağımız yere ulaşıp sabah erkenden Lefkoşa'ya rahmetli Rauf Raif Denktaş'ın kabrini ziyaret için yola koyulduk. TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) Parkı'nın içerisine defnedildiğini hatırlıyordum, gittiğimde parkın içerisinde inşaat halinde gibi görünen ancak sade ve bakımsız bir yer ile karşılaştım.

Aracı durdurup anıta yaklaştığımda bir kulübe görüp 3 kez seslendim. Görevli dahi yok gibiydi. Anıta doğru yürüdüğümde çevresinde kendisine gelen yollardaki aydınlatmaların kırık ve parçalanmış olduğunu, anıt çevresinin adeta hayvan barınağına döndüğünü gördüm. Rahmetli büyük bir hayvanseverdi, ancak kabrin çevresinde dağınık biçimde bu şekilde olmaları alenen bakımsız olduğunu gösteriyordu.

Orada bulunan ve kabri adeta bir gölgelik olarak kullanan 14-15 yaşlarındaki iki gence kabrin girişinin nereden olduğunu sordum. Bana yan tarafta bulunan kapıdan girebileceğimi söylediler. Kapıya doğru ilerlediğimde sanırım yaklaşık 4 ya da 5 köpeği kaldırarak geçmek zorunda kaldım. Yarı açık bir kapıyı yavaşça açtığımda su deposu gibi, ambar gibi soğuk ve saçma bir yer gördüm. Orası olduğuna ihtimal vermedim. Yanındaki kapıyı açmak istediğimde kilitli olduğunu gördüm. Bunun üzerine sabırla yeniden güvenlik kulübesine uğrayıp Denktaş Bey'in kabrini ziyarete geldiğimi; kapıyı açmalarını istediğimi söyledim.

Görevli bana "Anahtarı bende değildir abim (Kıbrıs Türkçesi Ağzı ile), Bakanlık aldı artık kimseye açmaz" dedi. "Olur mu yahu kabir ziyareti bu, hem buranın hali ne viran olmuş resmen, kim ilgileniyor burası ile?" diye sorduğumda da "Görmez misin be abim, biz devlet bile olamadık, KIBTEK (Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu) buraya artık elektrik bile vermez, akşamları karanlık, gündüzleri içerisi karanlık" dedi. Gördüklerim duyduklarım karşısında şaştım, üzüldüm kaldım.

"Allah belalarını versin o zaman hepsinin, oğlu Serdar Bey de mi ilgilenmiyor, her tarafı cami yapmışsınız, devletin kurucusunun kabrinin hali böyle mi olur? Bu nasıl inanç !" deyince de adamcağız;

"Kimin yaptırdığını bilmez misin abim onları, gonuşturma benii, çaresiz durumdayız" dedi.

Zar zor bir fotoğraf verip kabrin kilitli kapısının önünde duamı edip; özür ve yeminle ayrılmak zorunda kaldım. Erkekliğe leke sürdürmeyenlerden değilim, gözlerim yaşlı. Ömründe Atatürk'ten bağımsızlık aşkını miras alan adamı vefatından sonra anıt adı altında bir odaya kilitleyip gitmişler. Bakımsız, virane...

Naçizane temizleyebildiğimiz kadar temizledik çevresini, görevli memura gidip durumun ne kadar ağırıma gittiğini anlattım kısaca. Adamcağızın da gözleri doldu, sustu, konuşamadı.

Bu durum, bir zihniyetin Cumhuriyet'ten ve kadim Türk kültüründen intikamıdır. Bugün Türkçülük, "İslam Teali" ve "Kürt Teali"nin devamı niteliğindeki oluşumların (nihai olarak yeni nesil emperyal akımın) hakimiyeti altında can çekişmektedir. 

Bu durumdan haberdar olup da, kılını kıpırdatmayan herkese yazıklar olsun. 

Durumla ilgili Kıbrıs Türk vatanseverliği ile bilinen STK'lar ile iletişime geçtim. Bakanlıkları ile de görüşme için girişimlerde bulunacağım. Önümüzdeki günlerde bu durumun değişmesi için elimden geleni yapacağım. Ancak bu girişimlerle durumu istediğimiz biçimde değiştiremezsek; Allah kısmet eder benim de ekonomik durumum müsaade ederse; kabrin düzenlenmesi için elimden geleni yapacağıma orada söz verdim. 

Allah sözümde durmayı, bu duruma sessiz kalan bir ülkeyi ve politikalarını Türk milliyetçiliği üzerine kurguladığını ifade eden insanları utandırmayı nasip etsin.  

Atatürk de Denktaş da salt bir fert değildir. Her ikisi de Türk milletinin ve Türkçülüğün emperyalizme vurduğu en büyük ve en ağır tokattır. Biz aydın Türk gençlerinin rehberi ve hepimizin bir gün onlar olmak / onlara layık olmak rüyası ile yaşadığımız kahramanlardır.  

Sizi yalnızlığa terk edebilir, hapsettiklerini düşünebilirler. Atatürk ve Denktaş her aydın Türk gencinin fikirlerinde ve eylemlerinde yaşıyor. Bizler yok olana dek de yaşayacak.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.